>Sonunu siz yazın…

>40 yıl sonra da olsa bitmeyince bitmiyor işte…(1’inci bölüm)
40 yıl sonra da olsa bitmeyince bitmiyor işte…(2’nci bölüm)

Dostlar, size buruk bir aşk hikayesi anlattım.. Yaşlı adamı merak ettiğinizi de biliyorum.. Ama merak etmeyin adam ölmedi.. Ölse de bu hikayenin özü adam ile kadının hikayesi değil aslında.. Hayatın içindeki duygular, o duygularla yoğrulmuş gerçek aşklar ve bunların karşılığında yapılan fedakarlıklar.  Ben elbetteki bir final yazdım ama sonra yayınlamaktan vazgeçtim.. Size bırakmak istedim sonunu, tamamlayın istedim düşünmeden, aklınıza geldiği gibi.. Her son mutlu biter isteriz ama hayata, gerçeklere baktığımızda pek de mutlu sonlar göremeyiz..
Caddelerde el ele dolaşan yaşlı çiftleri de göremeyiz, yıllar sonra aşkının yada içinde büyüttüğü sevdanın peşinde koşan adamları da..
Her biten ilişkinin ardındaki hüznü yaşarız ama bir şans daha vermeyi düşünmeyiz.. Hep bekleriz karşıdaki anlayış göstersin, koşsun gelsin.. Aşkın içine bencilliği sokunca da kalırız orta yerde.. Hayatımız bizi sürükler büyük mutsuzlukların peşinden.. Sonra günün birinde terk ettiğimizi görüncede hesap sorarız acımasızca.. En azından o anların tadını çıkarmak dururken anlık mutsuzluklarla uğraşırız ve son kez bir daha yeniliriz.. Bu sefer tokat yemişcesine hemde…
Kelebekler bir yada iki gün yaşar en fazla, hadi en iyisi üç gün olsun.. Ama o yaşadıkları kısacık ömürlerinde bizim 70 yılda yaşayamadıklarımızı yaşarlar.. Biz koca dediğimiz kısacık 70 yıla sığdıramayız duygularımızı da heyecanlarımızı da.. Hep korkak, hep kaçak oynar sonunda sessizce gideriz öte tarafa… Hırslarımızın kurbanı oluruz ama bilemeyiz ki bu hırsımız bize sadece yeni hırslar kazandıracaktır.. Onların sayesinde de burnumuzun ucundaki gerçek olan hiç bir şeyin farkına varamayız…
Neyse bu kadar açıklama yeter sanırım.. Şimdi hadi hikayenin sonunu bağlayın bakalım… İki gün sonra gerçek sonu yayınlayacağım….
Buda armağan olsun tüm sevenlere….

>40 yıl sonra da olsa bitmeyince bitmiyor işte…(2’nci bölüm)

>

40 yıl sonra da olsa bitmeyince bitmiyor işte…(1’inci bölüm)

İkiside 70’inde, ikiside heyecanlı, ikiside aşk dolu.. güzel bir sabaha uyanıyorlar.. 3 gün olmuş evlenmişler. Ne adam nede kadın çok fazla konuşmamış, el ele dolaşıp göz göze uyumuşlar.. Sabahları ilk kalkan, sofrayı hazırlamış, akşamları beraberce yemek yapmış, aynı kanalı izlemiş, aynı yerde gülmüş, aynı saatte uyumuşlar… Böylece üç gün geçmiş.. Sadece üç gün..
Kadın yataktan kalkarken usulca sesleniyor adama
– Ben bakkala kadar gidiyorum..
– Neden sabah sabah ne alacaksın ki diye soruyor adam başını yastıktan kaldırmadan..
– Hiiç sabahın bu saatinde bakkalı özledim gidip bir göreyim dedim.. Allah Allah yaa ne alacakmışım, evde ne kaldı kahvaltılık biliyomusun acaba..
– Tamam bende ne alacaksın dedim zaten bişeymi dedim..
– Yaa tamam o zaman sen git..
– Yahu ne oldu anlamadımki
– Daha ne olsun imalı imalı soruyosun sabah sabah ne alacaksın diye..
– Tamam ne var bunda, yoruldum be..
– Nee?? yoruldun ha, tabii sen ne zaman zora geldinki zaten, ilk zorda kaçarsın hemen..
– Ne alakası var be kadın..
– Be kadın!!!! Vayy bee, bu kadarmış demek.. der ve söylenerek çıkar yatak odasından..
Adam yatakta doğrulmuş arkasından bakıyordur sadece… “Eee nolucak şimdi” der ve yavaşça kalkar yataktan kadının yanına gider. Kadının suratı beş karış suratına bile bakmaz adamın.. Adam usulca sokulur kadına “tamam ben giderim, ne alınacaktı?” diye sorar.. Kadın aşağılarcasına bakar adama.. “Boş ver gerek yok, olanla idare ederim” der. adamda gülümseyerek “E madem olanla oluyordu bu iş, sabahın köründe neden girdik birbirimize?” der ama genede yumuşatamaz kadını..
O gün kadının diyaliz günüdür ayrıca. öğlene doğru torunları gelir, adam onlara artık babaannelerini kendinin götüreceğini söyler.. öğlen beraber çıkarlar ve giderler diyaliz merkezine..
Kadın makinede bağlıyken adam doktorlar ile görüşür, bilgi alır. Diyaliz bitincede eve dönmek üzere yola koyulurlar.. Adam kadına bakarak mırıldanarak sorar
– Çok canın acıdımı?
– Acımıyo artık alıştım ama sıkıldım artık ne olacaksa olsun
– Ne demek o? ne olacaksa olsun..
– ……….
– Sen çok güçlü bir kızdın.
– Bahsettiğin kız çoktan öldü be adam..
– Olsun ben seni gördüm ya, buldum ya, yılların hiç önemi yok.. Sen benim için 40 yıl önceki aşkımsın hala..
Kadın adamın koluna girer “hadi gel şurada biraz oturalım, eve gitmek istemedim birden” der. Otururlar bir bankın üzerinde bakarlar boşluğa. Sessizliği kadın bozar..
– Biliyormusun……. bir gün geleceğini biliyordum
– Ben seni hiç unutmadımki. Bilseydim kocan ölmüş daha önce gelirdim.. Aslında hastalığımı öğrenince helalleşmek için gelmiştim. şimdi kaybolan yılları şu kısacık ömrümüze sığdıralım..
– Bilmezmisin ki o kaybolan yıllar neler götürdü bizden.. Sığarmı o genç kızın hayalleri şu kısacık ömre..
– Düşünmesek bunları..
– Tabii ya düşünmesek, unutsak her şeyi… Ne kadar kolay sana her şey..
– Şimdi beraberiz ya yetmezmi?..
– Yeter tabii iki tane buruşuk insan, ne heyecan var ne enerji, koklaşarak yaşayan iki ihtiyar, kaybolan yılları sığdıralım tabii yaa.. Bırak hayalleri.. İkimizinde birbirimize hayrı yok. Ben böbrek bekleyen müzmin bir hasta sen ölümü bekleyen anlamsız romantik..
– Ne anlamsızı.. Hem ben romantik olmaya çalışmıyorum ki. Seninle şuan hiç mutlu olmadığım kadar mutluyum.. Sen değilmisin?..
– Mutlu olmak… Ahh ah. Mutluluk dediğin, anlık kelebek duygusu ile yaşamaksa evet mutluyum.. Ama o dediklerini artık zamane gençliği bile umursamaz oldu.. Baksana önümüzden geçenlere.. Şirin bir görüntü gibi bakıyorlar, sanıyorlarki beraber yaşlanmışız, yıllardır beraberiz.. Dalga geçer gibi..
– Tamam bizde öyle düşünsek ne kaybederiz..
– Peki… der kadın ve başını adamın omuzuna dayayarak bakar boşluğa….
O bankın üzerinde otururlar uzunca bir zaman… Hava kararırken evin yolunu tutarlar.. Bakkaldan bir kaç parça yiyecek alarak eve giderler..
Ertesi sabah kadın uyanınca yatakta adamı göremez. Erkenden kalkıp nereye gitti bu adam diye düşünürken.. bir not bulur adamın yastığında.. Açar hemen, okuyunca bir anlam veremez, nota.. “Bugün diyalize ben gelemiyeceğim, torunların götürecek seni, her şeyi hazırladım ben” yazıyordur… “Her şeyi hazırlamak da ne demek be” der. “Hem bugün diyaliz günü değilki” Düşünceli kalkar yataktan.. Öğlene doğru torunları ile gider her zamanki merkeze, anlam veremese de olanlara.. Ama bu sefer tuhaftır her şey.. doktor gelir kadının yanına “hazırmısın?” der.. Kadın ürkerek bakar doktorun gözüne “neye” diye sorar. doktor “bulundu böbrek seni hemen ameliyata alıyoruz” der. Kadına başarılı bir ameliyattan sonra böbrek nakli yapılır.. Kadın kendine gelince adamı sorar.. Kimse bir şey söylemez torunu ona bir zarf verir… Kadın merakla, elleri titreyerek açar zarfı..
“Biliyorum gene kızacaksın bana ama sana hiç bir zaman bir hediye alamadım.. Seni son zamanlarımızda mutlu etmek için uğraştım onuda beceremedim.. Seni hep sevdim, hep yanında olmak kollarında ölmek istedim.. Ama anladım zor olacak, o yüzden şimdi bir parçamla da olsa senin içinde yaşıyor olmaktan çok mutluyum.. Sana ilk hediyem olsun benim ilk ve son aşkım… Seni her zaman seveceğim…”
Kadın zarfı kapatır çığlık çığlığa ağlayarak sorar… Yaşıyormu???

Arkası yarın….